Mycoplasma, eritrositlerin (RBC) yüzeyinde bulunan, gram negatif ve asidik boyalara karşı dirençli, hücre içine girmeyen bir mikroorganizmadır. Hem kediler hem de köpeklerde enfeksiyonlara yol açarak, anemiye neden olduğu için Feline İnfeksiyoz Anemi olarak adlandırılır. Paraziteminin artması, RBC’lerin yaşam süresinin kısalması ve bağışıklık sisteminde meydana gelen hasar ile ilişkilidir.
Bu parazitin bulaşmasında en yaygın etken, pirelerdir. Ayrıca, anneden plasenta yoluyla yeni doğan kedilere geçişi de mümkündür. Sağlıklı görünümdeki taşıyıcı kedilerden kan nakli yoluyla bulaşma, kediler arasındaki kavgalardan veya salya teması ile de gerçekleşebilir.
Mycoplasma Haemofelis enfeksiyonları, önemli morbidite ve mortalite oranları ile seyreder. Enfekte kediler tedavi edilmezse anemi sonucu ölüm riski taşır. Akut enfeksiyon sonrası iyileşen kediler, ömür boyu kronik olarak enfekte kalabilir. Bu kediler, bağışıklık sisteminin durumuna bağlı olarak eritrositlerinin yüzeyinde düşük miktarda etken bulundurabilir. Kronik enfekte kediler, kortikosteroid kullanılmadığı ve FIV veya FeLV enfeksiyonu bulunmadığı sürece yıllarca klinik belirti göstermeyebilir. Mycoplasma Haemofelis ve FeLV arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır; yani H.felis varlığı, semptomsuz FeLV pozitif kedilerde hastalığın belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Mycoplasma Haemofelis, tek başına akut hemolitik anemiye yol açabilir ve rejeneratif anemi gözlemlenir. Lökosit ve trombosit sayısı genellikle normaldir. Ancak E.canis durumunda trombosit sayısında düşüş ve non-rejenaratif anemi görülebilir; şiddetli vakalarda pansitopeni de oluşabilir.
Akut parazitik dönem, 1 hafta ile 1 ay arasında değişir ve bu dönem, uzun süren inatçı parazitemiyi kapsar. Parazit ile bulaşmış eritrositler, bağışıklık yanıtı nedeniyle kısa sürede fagosite edilir. Hemoliz, immün aracılı reaksiyon sonucu meydana gelen ekstravasküler eritrofagositoz ile oluşur.
Klinik bulgular arasında immun supresyon, FIV, FeLV enfeksiyonları ve Mycoplasma Haemofelis'in birlikte bulunduğu durumlarda şiddetli anemi tablosu görülür. Kilo kaybı, depresyon, dalak büyümesi, sarılık, ateş, solgunluk, taşipne, taşikardi ve kardiyak üfürüm gibi belirtiler de ortaya çıkabilir. Subklinik seyir izleyen vakalarda ise anemi ya da belirti olmayabilir.
Ayırıcı tanıda dikkate alınması gereken diğer hastalıklar arasında diğer kan parazitleri, immün kaynaklı hastalıklar, ilaç ve bitki zehirlenmeleri, enfeksiyonlar, eritrositleri etkileyen metabolik nedenler ve otoimmun hemolitik anemi (FeLV ve FIV ile birlikte değerlendirilmelidir) bulunmaktadır.
Wright boyası ile boyanan preparatlarda halka ve çubuk formu gözlemlenir. Boya çöküntüsü, koksidea şeklinde olduğundan ve organizmanın ortalama boyutuna yakın olmasından dolayı H.felis olduğundan emin olmak için dikkatli bir inceleme gerekmektedir.
Coombs testi pozitif sonuç verir. Kedilerde immün yetmezlik hemolitik anemisinin tanısı, köpeklerden daha zor olabilir; çünkü köpeklerdeki önemli bulgular sferozitosiz ve belirgin lökositosiz, kedilerde ise tipik bulgu değildir. Kedilerde hemolitik anemilerin teşhisi için Coombs testi en güvenilir yöntemdir. H.felis ve/veya FeLV enfeksiyonları göz önünde bulundurulmalıdır; H.felis, Coombs pozitif hemolitik anemiye neden olabilir ve kan frotisinde her zaman görülmeyebilir. Kan parazitleri ve hemolitik aneminin diğer nedenleri rejenaratif anemiye yol açabilir, ancak FeLV enfeksiyonları uygun kemik iliği cevabını inhibe edebilir. FeLV enfeksiyonu genellikle H.felis enfeksiyonu ile birlikte bulunur.
Laboratuvar bulguları, güçlü bir rejeneratif yanıt gösterir. H.felis doğrulanmış durumlarda anizositosiz veya polikromazi gözlemlenmemesi, FIV ve FeLV enfeksiyonunu düşündürebilir. Pozitif Coombs testi H.haemobartonellosis’i gösterebilir.
Bu nedenle, bu hastalıklar birlikte değerlendirilmeli ve gerekli testler yapılmalıdır. Halk sağlığı açısından insanlar için risk oluşturmaz.
Tanı: HCT %20’nin altına düşer; genellikle %10 civarındadır. HCT’nin düşmesi ile birlikte sersemlik oluşabilir. Lökosit ve trombosit sayısı genellikle normaldir. Eritrosit aglütinasyonu ve Coombs testi pozitif olabilir. Kesin tanı, dolaşımdaki kanında etkenin tespit edilmesi ile yapılır. PCR ile de kesin tanı konulabilir.
Tedavi için veteriner hekiminize başvurun; özel antibiyotikler kullanılır. İyileşen kediler latent taşıyıcı olabilirler. Glikokortikoidlerin immunsupresif dozda kullanılması eritrofagositozun önüne geçer. Hastaya intravenöz kristaloid sıvılar verilir; bazı durumlarda tam kan nakli yapılabilir.